Bursa, İstanbul’dan bir taş atımı uzaklıkta sayılır. Yıllardır alıcı gözle gezmeyi ertelediğim Bursa; Cumalıkızık, Tirilye, Gölyazı gibi minicik ilçeleri ile hafta sonu şehir dışına kaçış için en güzel alternatiflerden biriymiş meğer.
Cumalıkızık
Cumalıkızık, Uludağ’ın kuzey yamaçlarındaki kızık köylerinden biri. Dar, taşlı sokaklarda rengarenk, cumbalı tarihi Osmanlı evleri hala orjinalliğini korumakta. Değerlerini koruyabilen Cumalıkızık Unesco Dünya Mirası listesine de girmeyi başarmış!
Burası Cumalıkızık’ın en dar sokağı. Adı: Cin Çıkmazı. Sadece bir ustanın duvar örebileceği kadar aralık bırakılmış. Yazar, yoğun yağmurda, şemsiyenin bile sığmadığı bu saçak altı fotoğrafı darlığı gösterebilmek için gönüllü olarak çektirmiştir.
Cumalıkızık’ta yerel halk gözleme dükkanları ile geçinirken; tarhana, erişte, reçel gibi ev yapımı yiyecekler de satıyorlar. Köyü gezerken Kapadokya’nın başına gelen Asmalı Konak tadında bir dizi turizmi de gözüme çarptı malesef. Unesco Dünya Mirası listesine girmiş bir köy, dizi ile tanınmaya gerek!
Bursa
Bursa hala Osmanlı’nın başkenti gibi, enerjisi çok yüksek. Tarihi dokusunu korumuş ancak modern dünyadan da geri kalmamış. Caddeler kalabalık mı kalabalık, hanlar halen ticaretin merkezi gibi. Bursa o kadar karmaşık yapıda ve önemli bir şehir ki çeşitli konularda yapılan anketlere göre her zaman genel ülke ortalaması Bursa’dan alınabiliyormuş.
Şehirde birçok Han var. Bizim ilk girdiğimiz Pirinç Han‘dı. Malesef burası kafelere kiralanmış, han mimarisi tamamen görmezden gelinerek açık avlu kapatılmış ve çok zevksiz döşenmiş kafelerle donatılmış. Neyseki sonraki ziyaretlerde böyle bir görüntü görmedik.
Hanlar, külliyelere gelir getirmek için yapılan ticari merkezlerdir. Bundan dolayı İpek Han‘da 1400’lerde bu amaçla yapılmış. İpek tüccarlarının toplanma yeri olduğundan dolayı adı İpek Han olarak kalmış.Tarihi dokusuna zarar verilmeden korunmuş bir han.
Koza Han da Ulu Cami gibi tarihin derinliklerinden kalan ama misyonunu eski günlerdeki gibi devam ettirebilen bir yer. İki katlı hanın üst katları tamamen ipek ürünler satan dükkanlarla dolu. Avlunun ortasında bir şadırvan ve üzerinde bir mescit bulunuyor. Koza Han, 15. yy’da yabancı esnafın da olduğu tam bir ticaret merkeziymiş.
Ulu Cami beni en çok şaşırtan cami oldu. Daha içine girer girmez kendimi bir dönem filminde hisettim. O kadar cami gezdim Ulu Cami kadar hayat dolu olanına rastlamadım. Abdesthanenin içeride olmasıyla zaten ibadet hazırlığı Cami içinde başlıyor ve bu da hep bir hareket oluşturuyor. Koca Cami’nin neredeyse her köşesinde insanlar Kur’an okuyup, dini sohbetler ediyorlar.
Bursa’da İskender Kebap: Biz üşenmedik 40 dakika yağmur altında sıra bekleyerek Kebapçı İskender’e girdik. Burası en eskisiymiş, zaten minicik bir yer. İskender fiyatları: 1 porsiyon 25TL, 1,5 porsiyon 34 TL, çocuk porsiyon 15.50TL. Et çok güzel ancak yoğunluktan dolayı eti önceden kesip beklettikleri için et bekleme esnasında biraz haşlanıyor bu da iskenderin lezzetini bozuyor. İstanbul’da çok yakın bir lezzet -hatta bence bir tık daha iyi- için İçerenköy’deki Uludağ Kebapçısı Cemal&Cemil Usta’yı rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Tirilye
Marmara Denizi’nin kıyısında Mudanya Belediyesi’ne bağlı minicik bir kasaba. Gidene kadar varlığından haberdar değildim ancak zeytini ve zeytinyağı ile meşhurmuş. Çoğu göçmen olan yereller CHP’li bir belde olmaktan gurur duyuyorlar. Neredeyse her evde ve dükkanda Atatürk posteri asılı.
Hayattan zevk alan insan çirkinlikleri güzelleştirmeyi bilir
Gölyazı
Gölyazı, Uluabat Gölü kıyısında kurulmuş yarımada şeklinde, M.Ö. 5. yy’a dayanan antik bir kent. Nilüfer Belediyesine bağlı. Girişinde şu anda Gölyazı Kültürevi olan, Aziz Panteleimon Kilisesi var. Ben gittiğimde orienteering yarışlarının ödül töreni olduğundan malesef kiliseyi detaylı gezemedim. Gölyazı kışın sular yükselince ada halini alırmış işte ada kısmının girişinde bulunan ve 750 yaşında olduğu tahmin edilen neredeyse yatay ağaç olan dev Ağlayan Çınar da görülmeye değer.
Yazıdaki rotam; Cumalıkızık, Bursa Pirinç Han, Koza Han, Ulu Cami, Tirilye, Gölyazı
PaylaşTakip Et!