Doğu Karadeniz’e üç defa gittim üçünde de içimde bir buruk hüzünle İstanbul’a döndüm. Göklere uzanan yemyeşil ağaçlar, gürül gürül akan şelaleler, yaz ortasında buz gibi yaylalar, değeri bilinmeyen endemik bitkiler, yöreye özgü yemekleri ile ülkemizin gizli hazinesi Karadeniz.
Doğu Karadeniz turumda Trabzon, Rize ve Artvin’i ayrı ayrı üç il olarak anlatacağım. Uçaklı Karadeniz turu için Trabzon havalimanından tura başlamak gerek bundan dolayı ilk yazımda Trabzon’da gezilecek yerlere değindim;
Atatürk Köşkü
Atatürk Köşkü Trabzon’lu bir banker tarafından Trabzon’a hakim bir tepe üzerine yaptırılmış. Cumhuriyetin ilanı ile hazine malı olan bina Atatürk’e hediye edilmiş. Atatürk bu binayı 3 kere ziyaret etmiş sonuncu ziyaretinde hem Doğu Anadolu’daki isyanı yönetmiş hem de mal varlığını Türk ulusuna devretme kararını burada almıştır. Atatürk’ün ölümü ile Köşk, kız kardeşine devrolmuş ve Trabzon Belediyesi’nin satın alması ile müzeye dönüştürülmüş.
Ayasofya Müzesi
13. yy’da inşa edilen kilise zamanla cami, hastane ve depo olarak kullanılmış. 1958 yılında Edinburgh Üniversitesi işbirliği ile onarılıp müze olarak yeniden açılmıştı. Ayasofya Müzesi, incilden hikayeleri tasvir eden rengarenk fresklerle dolu minik ama mutlaka gezilmesi gereken değerli bir tarihi eser. 2013 yılında yeniden cami olarak kullanıma açıldı.
Sera Gölü
Karadeniz bölgesinde heyelan fazlaca meydana geldiğinden dolayı heyelan set gölleri de bol miktarda bulunur. Sera Gölü bunlardan birisi. 1950 yılındaki bir heyelan sonucu yavaş yavaş oluşan Sera Gölü; yürüyüş, kamp, amatör balıkçılık gibi etkinliklerin de yapıldığı turistik bir yer.
Sümela Manastırı
Sümela Manastırı ülkemizin en meşhur tarihi eserlerinden birisi. Trabzon’un güneyinde 1500 metre yüksekliğinde ormanlık bir alanda, kayaların içine oyulmuş görkemli bir manastır. 13. yy’da yapılan Sümela Manastırı zamanla çeşitli fermanlarla zenginleştirilmiş, 19. yy’da en zengin dönemini yaşamış. Sümela Manastırı yolu arabayla gitmek için çok rahat bir yol.
Arabayı park ettikten sonra ormanın içinden 15 dakikalık bir yürüyüşle dar ve dik bir merdivene ulaşılır. Bu yürüyüş esnasında manastırın kayalar arasındaki meşhur resmi şanslıysanız biraz da sisler arasında görülür. Karadeniz turuna gelmiş hemen herkesin özellikle büyük tur firmalarının Sümela Manastırı’na uğraması nedeniyle genelde kalabalık yığınlarıyla geziliyor.
Manastırın her bölümü ziyarete açık değil ama Sümela Manastırı’nda gezilebilecek yerler; Ana Kaya Kilisesi, şapeller, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ve kutsal ayazma.
Vazelon Manastırı
Maçka’nın 14 km. güneyinde yer alan Vazelon Manastırı’na çam ağaçları arasından güzel bir doğa yürüyüşü ile ulaşılıyor. Rehber olmadan yolu bulmak pek kolay değil. Vazelon Manastırı Sümela Manastırı’ndan bile zengin, tarihin ihtişamlı yapılarından birisiymiş. Yahya peygambere adanan manastır 13. yy.’dan itibaren 7 yüzyıl boyunca yörenin yönetiminde söz sahibiymiş.
Maalesef günümüzde manastırın duvarlarında silah atışlarından tutun da, freskler kazılarak yazılan aşk ilanları, yakılan ateş islerine kadar büyük tahribat var. Bu önemli tarihi eser hemen korumaya alınıp turizme açılmalı.
Memişağa (Kastel) Konağı
Memiş Ağa, Osmanlı döneminin etkili idari temsilcilerinden birisidir. Deniz kıyısında heybetli yükselen taş bina Memiş Ağa’nın hem konakladığı hem de idari işleri için kullandığı evidir. Kastel Köyü’ndeki konak, dışındaki geniş saçakları ve taş işçiliği; içindeki ahşap oymaları ile zengin bir havaya sahip.
Ahşaptan döner tavan, kapı oymaları, mutfağı, zindanları görülmeye değer. Şanslıyım ki benim gittiğim yıl henüz burası restoran olmamıştı. Yerebatan Sarnıcı gibi tarihi eser sayılan bu kültür miraslarımızda neden yemek yemek zorundayız anlayamıyorum!
Uzungöl
Yamaçlardan düşen kayalar Haldizen deresinin önünü kapatınca zamanla meşhur Uzungöl oluşmuş. Yazımın bu bölümü maalesef sitem dolu olacak. Benim için Karadeniz demek yeşil demek, doğal demek, el değmemiş demek. Ancak genel anlayışımız popüler yerleri korumaktan ziyade cezalandırmaktan ibaret. Uzungöl de payına düşeni almış. Tamamen doğanın içinde kalması gereken göl ve çevresi resimde görüldüğü gibi beton araba yoluyla çevrelenerek, oteller ve restoranlar ile sarılıyor. Uzungöl’de konaklama imkanlarının artması gelecekte göl manzarasından eser bırakmayacak ve buraya gidenler ancak birbirlerini seyredecek gibi görünüyor.
Trabzon’da nerede kalınır?
Biz, Sümela Manastırı yolu üzerindeki Coşandere Köyü’nde bulunan Coşandere Turistik Tesisleri’nde konakladık, şehrin uzağında su sesiyle uyumak Karadeniz başlangıcı için harikaydı.
Gezideki rotam; Atatürk Köşkü, Ayasofya Müzesi, Sera Gölü, Sümela Manastırı, Vazelon Manastırı, Memişağa Konağı, Uzungöl
PaylaşTakip Et!