Paris benim Avrupa’da gezdiğim ilk şehir bundan dolayı cennet vatan kavramını terk etmem uzun sürmedi. Açık hava müzesi gibi olan şehir benim Fransız kültürüne olan özel ilgim ile daha da cazibeli hale geldi. Burası çeşit çeşit şaraplarıyla, peynirleriyle, art nouveau eserleriyle, metrodaki sımsıcak müziğiyle Paris.
Paris yazın İstanbul gibi aşırı sıcak olduğundan gezmek için en iyi hava ilkbahar ve sonbahar olabilir ama ben hem Aralık hem de Temmuz olmak üzere iki seyahatimde de çok zorluk çekmedim.
Paris’te nereler gezilmeli?
Paris bölgelere ayrılmış bir şehir ve bölgeler metro ile birbirine çok yakın bundan dolayı neyin hangi bölgede olduğuna bakmaksızın aşağıdaki yerler 4 günlük bir programda rahatlıkla gezilebilir;
Nortre Dame Katedrali
Paris’in Eyfel Kulesi’nden sonraki en meşhur yapısı. Notre Dame Katedrali gotik mimarinin en güzel örneklerindendir, tepesinde Paris’i izleyen yaratık şeklindeki heykelleri, sivri kuleleri, tek kareye sığmayan devasa yapısı, suyun akmasını sağlayan yaratık şeklindeki çörtenleri ve karanlık iç mekanı korku veren cezalandırıcı inanışı temsil eder.
Uzun bir kuyruk beklenerek kulelerinin tepesine çıkılıp Paris manzarası izlenebilir. Katedralin hemen önünde, yerde biraz zor da olsa görülebilen Sıfır Noktası (Zero Point) işareti ise merkez üssü Notre Dame Katedrali olan noktayı gösterir. Notre Dame Katedrali’ne mor metro hattının Saint-Michel Notre Dame durağından gidilebilir.
Notre Dame’ın hemen yakınındaki crypte arceoloq e ise girmeye hiç gerek yok.
Centre Pompidou
Notre Dame Katedrali’nden 15 dakika yürüme mesafesinde bir sanat merkezi. Hem içindeki sergiler gezilebilir hem de dışındaki sokak gösterileri izlenebilir. Aslında içi dışına çıkmış mimarisi için bile sadece binaya bakılabilir. Sıra dışı bir mimari olarak ısıtma, su, elektrik gibi iç tesisatlarının hepsi binanın dışından renkli kanallarla geçirilmiş.
Hemen arkasındaki Stravinsky meydanında ise 1983’te ünlü besteci Igor Stravinsky’e atanan harika fıskiyelerin olduğu Stravinsky Çeşmeleri mutlaka görülmeli. Havuzun etrafında dinlenme molası verilebilecek çok güzel kafeler bulunmakta.
Şanzelize Caddesi (Champs-Elysées)
Üzerinde en ünlü markaların bulunduğu Paris’in en meşhur alışveriş caddesi. Şanzelize, çok uzun ve geniş bir bulvar. Şanzelize’yi gezmek için sarı metro hattı ile Franklin D. Roosevelt durağına gidilip Concorde Meydanı‘ndan yürüyüşe başlanabilir.
Ben tercih etmedim ama ilk önce Concorde Meydanı’ndaki meşhur dönme dolapta yaklaşık 30 dakika süren bir turla Paris’e kuş bakışı bakılabilir.
Şanzelize’ye girmeden Paris’in neden sanat şehri olduğunu anladığım harika heykellerle donatılmış Pont Alexandre III Köprüsü’nü ise mutlaka görün.
Zafer Takı (Arc de Triomphe)
Şanzelize Caddesi’nin diğer ucundaki Charles de Gaulle Meydanı’nın tam ortasında bulunuyor. Zafer Takı’nın Napolyon’un Avusturya’yı yendiği Austerlitz Muharebesi sonrası yapılmasına karar verilmiş. Üzerinde savaş figürleri, 1. Dünya Savaşı’nda ölen Fransız askerler için meçhul asker mezarı gibi birçok figür bulunuyor.
Gece Zafer Takı’nın tepesinden Eyfel Kulesi’ni, toplam oniki caddeye yol veren dev döner kavşağı ve Şanzelize Caddesi’ni izlemenizi mutlaka öneririm.
Eyfel Kulesi
Paris’in görülmeden gelinmeyen iki noktası varsa birisi Eyfel Kulesi diğeri de Mona Lisa tablosudur herhalde. Öncelikle Eyfel Kulesi öyle uçaktan iner inmez görünmüyor, hatta merkezin göbeğinde olmadığından görmek için yükseklerde değilseniz bir hayli yaklaşmak gerekiyor. Tepesine çıkmak için önce ilk katına falan çıkılıyor, çok sıra var, hatta terörden dolayı etrafında, içinde ve dışında çekim yasaklanmış bir ara. Benim için aşağıdan görmek yeterliydi Aralık soğuğunda sıra beklememek için tepesini es geçtim. Dev gibi olduğu gerçek mutlaka yakınına gidip heybeti görülmeli.
Louvre Müzesi
Paris’in olmazsa olmazı. Louvre Müzesi’nin girişini sarı hatlı Palais Royale Musee du Louvre istasyonundan ama meşhur ters piramitin olduğu alt girişten öneririm böylece uzun bir kuyruğun önüne geçeceksiniz.
Paris’te grev çok olur hani duyarsanız yılmayın ben gittiğimde grev vardı, hiç giremeyeceğim derken ücretsiz girdim. Müze gezmesini sevenlerdenseniz Louvre’un resmi sayfasında ilginizi çeken kısımları not alıp rahatlıkla gezebilirsiniz. benim favorim heykeller, Mezopotamya, Napolyon Odaları ve tabi ki dev yağlıboya tablolardı. Aksi takdirde kadim tarihin birçok eseri içinde kaybolmamak mümkün değil.
Tabi en meşhur eser Mona Lisa için gidiyorsanız kalabalığı takip etmeniz yeter. Minik tabloyu insan yığını arasında görmeye çalışırken arkanıza bakmayı unutmayın, göreceğiniz en büyük yağlı boya tablosuyla karşılaşacaksınız.

Sanata değer veren toplumlarda Louvre kadar değerli müzelerin içi yerlerde ödev yapan öğrenci grupları ya da şövalesini kurmuş önündeki tabloyu çizmeye çalışan sanat severlerle dolu oluyor. Bu sahneleri Louvre’da gördüğümde Türkiye’de verilmeyen sanat eğitiminden dolayı o kadar üzülmüştüm ki gezdikçe bunu da kanıksadım.

Muse D’orsay eski bir tren garından müzeye dönüşmüş ancak en önemli bilgi içerisindeki tüm eserlerin ait olduğu zaman olarak Louvre Müzesi’ndekilerin takibi olmasıdır. Ben kapalı gününde gittiğim için maalesef gezemedim.
Sacre Coeur Bazilikası
Notre Dame Katedrali’nin tersine dışı bembeyaz, içi apaydınlık görünüşü ile bağışlayıcı inanışı temsil eder. Eiffel’den sonraki en yüksek nokta olan kulesine 300 basamakla çıkılabilir.
Hemen yanındaki sokaktan Ressamlar Tepesi’ne geçip etraftaki restoran ve kafelerde dinlenirken minik meydanda resim yapan ressamlar izlenebilir. Bazilika’ya yeşil metro hattının Jules Joffrin istasyonundan ulaşılabilir.
Dali Müzesi (Espace Dali)
Ressamlar Tepesi’nden aşağı inen yolda bulunan Dali Müzesi mutlaka görülmeli, müzede Dali’nin sipariş üzerine yaptığı takılar ve heykeller yer alıyor.

Biraz daha inince ise meşhur kırmızı değirmenli Moulin Rouge kabaresinin olduğu Montmartre’a ulaşacaksınız. Paris’te kabare görmek istiyorsanız alternatiflerden birisi tabi ki Moulin Rouge diğeri ise Lido Şov. Bu şovlar yemekli yemeksiz değişen fiyatlarda satılıyor ancak ben ikisine de gitmedim.
Montparnasse
Seine Nehri’nin güneyinde, Paris’in Avrupa’ya açılan iki büyük tren garından birinin bulunduğu çok haraketli bir bölgedir. Haritada uzak gibi görünse de metro nedeniyle konaklama için tercih ettiğim bir bölge. Şehirden Eyfel’i fotoğraflamak için Tour Montparnasse isimli kahverengi gökdelenin tepesine çıkılabilir.
Montparnasse Mezarlığı’nda (Cimitiere Montparnasse) Sartre’ın ve yanındaki Simone de Beauvoir’ın mezarı ziyaret edilip, varoluşçu akıma bir çiçek konulabilir. Katakomplar yani şehrin kuruluşunda taşınması gereken mezarlıklardaki kemik yığınlarından oluşturulan depo müzeler ziyaret edilebilir. Katakomplar kulağa korkunç gelse de hem Roma’da hem de Kutna Hora‘da gördüğüm geçek insan kemiğinden gezi alanları aslında o kadar da ürkütücü olmuyor.
Pere Lachaise Mezarlığı
Paris gezimde beni en çok şaşırtan yerlerden birisi Pere Lachaise Mezarlığı’ydı. Açık hava sanat galerisi gibi heykellerle dolu olan mezarlıkta dünyanın en ünlüleri yatıyor. Mezarlık o kadar büyük ki girişte harita veriliyor ve hatta rehberli turistik gezi yapılıyor.
Benim hatırladığım ünlüler; Chopin, Edith Piaf, Oscar Wilde, Yılmaz Güney, Jim Morrison, Ahmet Kaya, La Fontaine. Ünlü olsun olmasın mezarların sanat eseri değerindeki heykelleri dahi görülmeye değer. Pere Lachaise Mezarlığı’na 2 numaralı mavi metro hattı ile gidilebilir.
Lüksemburg Bahçesi (Jardin du Luxembourg)

Paris’in filmlere mekan olmuş en meşhur parkı. Yemyeşil doğası bir anda insanı şehir atmosferinden koparıyor. Ortasındaki sekizgen havuzda çocuklar yazın maket tekneler yüzdürüyor tam bir şenlik.
Paris’te ne yenir?

Daha önce hiçbir yerde denemediğim sonra da müptelası olduğum marine midyeyi mutlaka deneyin. Restoran Paris’in birçok yerinde bulunan Leon de Bruxelles.

Ressamlar Tepesi’ndeki restoranlarda salyangoz ve kurbağa bacağı denedik. Salyangoz sert bir et ama beklediğimden lezzetli, kurbağa bacağı ise tavuk kıkırdağının kızartması gibi hiç lezzeti yoktu.

İstiridye Fransızların alkolle sevdiği bir deniz mahsulü her ne kadar fırt diye kaysa da hiç ummadığım tuzlu lezzeti ağızda çok güzel bir tat bırakıyor.

Paris’te nerede kalınır?
Euro’nun 5’e dayandığı bugünlerde bence bütçenize uygun neresini bulursanız orada kalın çünkü metro sistemi sizi istediğiniz yere ulaştırıyor. Yine de bir merkez olsun diyorsanız Şanzelize civarı olabilir, ben Montparnasse’ta kalmıştım ve sakinliğini sevmiştim.
Paris’e gitmeden önce izlenmesi gereken film: Köprü Üstü Aşıkları (Les Amants du Pont Neuf), Notre Dame Katedrali’nin hemen yanındaki köprünün adı Yeni Köprü’dür (Pont Neuf). Aslında bu köprü şimdi Seine Nehri üzerindeki en eski köprülerden birisi. Film bu köprü üzerinde yaşayan iki evsizin aşkını anlatıyor.
Paris’e gitmeden önce okunması gereken kitap: Tarihin derinliklerinde kaybolmak için, müzikali kendi şöhretini aşmış Notre Dame’ın Kamburu, Victor Hugo.
Paris’e gitmeden önce dinlenmesi gereken müzik: Şanzelize’de tanışıp çılgın bir gece geçiren iki kişinin aşk heyecanını anlatan kıpır kıpır Champs-elysées, Joe Dassin.
Paris’te gezmenizi önerdiğim ve işaretlediğim yerler; Montparnasse, Notre Dame Katedrali, Centre Pompidou, Stravinsky Çeşmeleri, Orsay Müzesi, Alexandre III Köprüsü, Condorde Meydanı, Şanzelize Caddesi, Zafer Takı, Sacre Coeur Bazilikası, Dali Müzesi, Moulin Rouge ve Pere lachaise Mezarlığı.
Paylaş

Takip Et!




Çok güzel yazılar paylaşıyorsunuz. Dilerim ileride sizin gibi olabilirim 🙂
çok teşekkür ederim 🙂