Uras iki yaşındayken içimizdeki Karadeniz sevdası horon tepmeye başlayınca yaz tatili rotamızı Doğu Karadeniz’e çevirdik. . Rize, Artvin ve Trabzon‘a daha önce defalarca gitmiştik.
Programımız Hollanda’da yaşayan 9 yaşındaki Erez’in isteği ile Kaçkar Dağı’na çevrildi. Yıllardır bize Karadeniz’i anlatan, gezdiren, ailesiyle tanıştıran sevgili Cevdet’i (Tamzara Tur) aradığımda ise neden olmasın dedik. Çocuklarımızla Kaçkar yapalım!
Yanlış anlaşılmasın bizler dağcı değiliz. Hatta kışın köle gibi çalışmaktan hobiye bile zaman ayıramayan beyaz yakalılarız ama içimizdeki keşif ruhu engel tanımadı.
Kısa sürede hem Karadeniz tutkunu hem doğa sevdalısı, konfor odaklı tatile gelmediğinin gayet bilincinde olan bir ekip oluverdik ve turumuza Temmuz ayının sonunda başladık.
İlk gün, Uras’ı evden uçağa bineceğiz diye heyecanla çıkardık ama turumuz hayatımda ilk kez uçak kaçırarak başladı. Online check-in yapmadan kontuara gitmenin bedelini 5 dakika gecikme nedeniyle uçağa alınmayarak yaşadık. Sonraki uçaklarda da yer olmayınca gerisin geri evimize döndük. Uçak kaçıran bilir, sonraki 24 saatimiz geriye sayarak geçti.
İkinci gün neyse ki Trabzon Havalimanı’na ulaştık. Havaş ile iki saatlik yolculuk sonrası Ardeşen’e vardık ve Avusor’daki ekiple buluşmak üzere transferimiz yapıldı.
Grubumuz 2-11 yaş arası 12 çocuk ve 18 yetişkinden oluşuyordu.
Biz katılamadık ancak zorlu programımıza ısınma turu olarak 2400 metredeki Avusor Yaylası’nda trekking turu ile başlandı.
Akşam konaklamamızı Ayder’de Natura Lodge’da yaptık.
Ertesi gün hayatımızın en güzel deneyimlerinden biri için yola çıktık. Hedefimiz Trans-Kaçkar! Yürüyüşe Rize’nin Kavrun yaylasından başlayıp, Güneye doğru tırmanıp Kaçkar’ı güney-kuzey-güney aksında geçen geçitlerden birisi olan Naletleme Geçidi’ni aşıp, Döbe Yaylası üzerinden Artvin’in Olgunlar Köyü’ne varmayı hedefledik.
Toplam kat edeceğimiz yol Rize’den Artvin’e dağların arasından 17 km. Başlangıç rotamız Yukarı Kavrun Yaylası. Artvin’in Olgunlar Köyüne araçla gitmeyi tercih edenleri otelde bırakıp, 2200 metre yükseklikteki Yukarı Kavrun’a kadar tur araçları ile geldik. Rehberimiz Cevdet’le birlikte 17 yetişkin, 2-11 yaş arasında 9 çocuk ve eşyalarımızı taşıyan 2 katırla bu zorlu tura başladık.
Ekipte iki çocuğumuz henüz iki yaşında olduğundan onlar babalarının sırt taşıma çantalarında, diğerleri de “dağcılar!” nidaları atarak en önde ilerleyerek iki saat sonunda Çengovit Gölleri’ne vardık.
Karadeniz’de yaylaların yukarılarında bulunan bu göller çoğunlukla buzul gölleri yani su sıcaklığı 0’a yakın. Soğuk su sevenler, ıslak kalmaktan şikayet etmeyenler, çocuğum hastalanır diye korkmayanlar adsız gölün buz gibi suyuna atlayıp güzel bir mola verdiler. Ardından kumanyalarımızı yiyip uzun turumuzun kalanı için yeniden yollara döküldük.
Benim için asıl tur şimdi başlıyordu çünkü buraya kadar zaten daha önce gördüğüm bildiğim yerlerdeydim, bundan sonrası ise eşsiz güzellikteki bir rotaymış.
Gölden küçük bir patika ile yukarıya doğru tırmandık ve gördük ki dağın arkasında kayalardan oluşan başka bir dağ var. Göz alabildiğine kırık büyük kaya parçaları tek başına bir ekosistem kurmuş. Dağlardaki ısınma ve soğuma farkından oluşan kırık kayalara “çarşak” deniyor. Büyük parçalı olanlara ise moloz çarşak.
Rotanın en zor kısmı burada başlıyordu. Hedefimiz 3200 metre yüksekliğe varıp iniş rotasına ulaşmaktı. Tüm turun en zor kısmı bu dik tırmanış oldu. Biz devamlı dağlarda olan bir aile değiliz ve performansımızı doruk noktasında kullandık ancak 13 kiloluk bir çocuğu sırt çantasında taşımak gerçekten kolay değilmiş. Kendi hamlığımıza bir de dengeyi bozan bu taşıma işi girince minik Uras’ı taşımada rehberimiz Cevdet ve yolların yorulmak bilmez tırmanışçısı Savaş abisi bize büyük yardımda bulundular.
Tatillerde hastalanabiliriz, zorluk yaşayabiliriz ancak eşimin bayılmaya ramak kalması, Uras’ın ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğum bana ekstra güç verdi. 11 saat boyunca dağ tepe üçümüzün eşyasını taşıyarak, akşam hasta bir eş ve hiç yerinde durmayan 2 yaşında bir çocukla uğraşarak kendi sınırlarımı da aşmış oldum.
Toplam 17 kilometrelik Çocuklarla Trans Kaçkar yürüyüşümüzü 09:30’da Rize’nin Yukarı Kavrun Yaylası’ndan başlayıp, 20:30’da Artvin’in 2300 metredeki Olgunlar Köyü’nde tamamladık.
Tabi bir anne olarak benim de ayağım ıslandı diye ağlayan Uras’ın ıslak ayaktan hasta olmayacağını düzenli bir şekilde kendime hatırlatmam gerekti.
İlk etapta sırılsıklam kıyafetlerimizden kurtulduk ve hep birlikte yemek yiyebileceğimiz yemek çadırımıza geçip ısındık. Yağmur dindiğinde ortaya çıkan manzara ise harikaydı.
Minik bir dere, kamp alanını ikiye bölüyor hiç bitmeyen su sesi ile doğal bir müzik yapıyor. Çocuklarımız için düzlükte tehlikeli hiçbir şey yok. Üstelik bölgenin doğal taşlarından yapılmış bir tuvalet bile vardı.
Uras’ın yaşı nedeniyle Kaçkar zirveye çıkmayı hedeflemediğimiz için ertesi gün sabah 06:00’da zirveye çıkan ekibe katılmadık. Kamp alanında çay içip, çekirdek çitledik, kalan çocuklar çadırların arasında oyunlar oynadı.
Kaçkar zirve 18 kilometrelik zor bir parkurdu ancak çocuklarımızdan 11 yaşındaki Çınar Ulupınar Türk Bayrağını görmeyi başardı. Zirve ekibi ancak akşama doğru kamp alanına gelebildi.
İkinci gece de Dilberdüzü’nde kalıp ertesi sabah tekrar Olgunlar köyüne bu sefer 8 kilometre aşağıya doğru yürüdük. Çıkışımızdaki yağmurlu havanın aksine inişimiz Temmuz’un tüm güzelliklerini barındırıyordu. Renk renk çiçekler, yemyeşil vadi, derenin şırıl şırıl sesi. Olgunlar Köyü’nde yemek yerken Karadeniz kendini gösterdi ve dolu yağmaya başladı.
Turist kendi şansıyla gezer. Çocuklarımızla açık alanda o dolu yağışına yakalanmamamız bizim şansımızdı.
Turumuz burada bitmişti, son geceyi geçirmek üzere Artvin’den Ayder’e araçla geçtik. Güzel Karadeniz’in sahile yaklaştıkça nasıl şekil değiştirdiğini görmek yürek burkuyor. Yeşilin özgürlüğü hiçbir estetik anlayışa sahip olmayan binaların ve sokakların görüntüsü ile değişiyor.
Hedefimiz çocuklarımızla Trans Kaçkar ve Kaçkar zirveydi. Zirveye varmak ya da varamamaktan çok öte çocuklarımızla ve onların cesur aileleri ile unutulmaz bir tatil yaptık.
İleride çocuklarımızla Trans Kaçkar tatilinin bütün detaylarını unutabiliriz ama bize ne hissettirdiğini hiç unutmayacağız.
Çocuklarımızın büyümesini beklemeden, planlarımızı ertelemeden yola çıkmaya devam…
birebir geçtiğimiz toprakları yansıtmasa da google haritada nerede dolaştığımızı az çok belirttim.
Takip Et!