Denizli iç turizmin sadece Pamukkale ile sınırlı kaldığı ancak aslında yüzyıllardır ev sahipliği yaptığı antik kentleri ile de ülkemizin önemli bir turizm şehridir. Açıkçası Denizli ziyaretim sadece arkadaşlarım Görkem ve Banu ile görüşmek üzere planlanmıştı, üstelik hamileliğin getirdiği hareket sınırlamasına sahiptim. Ancak üç gece kaldığım şehri dolu dolu büyük bir keyifle gezdim. Ne yazık ki Denizli’deki gibi görülmesi şart olan tarihi yerler ve doğal güzellikler iç turizme yön veren firmalarının listelerinde bile bulunmuyor.
Pamukkale Travertenleri
Travertenler, çeşitli kimyasal reaksiyon sonucu oluşan çökerti kayalardır. Pamukkale’de antik çağlardan beri dökülen termal suda kalsiyum hidrokarbonat bulunur ve oksijenle buluştuğunda da çökelti ve beyaz renge neden olur. Unesco Dünya Mirası listesindeki Pamukkale maalesef kötü yönetimlerin yorgunluğunu yaşıyor. Beyazlığını kaybeden travertenler alınan önlemlerle tekrar pamuk rengine döndürülmek için kontrollü ıslatılıyor ancak hala nedense travertenlerin içlerine insanlar sokuluyor.
Laodikeia Antik Kenti
Pamukkale yolu üzerindeki Laodikeia Antik Kenti halen kazıların devam ettiği ancak gün ışığına da çıkartılan büyük alanların olduğu değerli bir antik kent. Kentin giriş yolu depremlerden dolayı devşirme usulü nereden ne bulunursa eklenen sütunlardan oluşturulmuş bundan dolayı görsel bir bütünlük yok. Yine aynı yolun deliklerinin altındaki sistem antik çağ kanalizasyonudur, yoldaki oyuklar ise at arabalarının izleridir.
Tarihi M.Ö. 1. yy’a uzanan Laodikeia’nın hristiyanlığın başlangıç noktalarından birisi olduğu ve Anadolu’daki ilk 7 kiliseden birinin burada inşaa edildiği düşünülüyor. Kuzgun renkli koyunlardan elde edilen tekstil ticareti Efes limanından İtalya’ya kadar ulaştığından dolayı Anadolu’nun en zengin kentlerinden birisiymiş. Antik kentin şimdiki ev sahipleri dikkate çekici boyutlardaki kertenkeleler.
Hierapolis Antik Kenti
Pamukkale travertenlerinin hemen arkasındaki Hierapolis Antik Kenti de M.Ö. 2. yy’da Bergama’nın kurucusu tarafından karısı Hiera’nın adıyla kurduğu bir kenttir. Arkeoloji literatüründe kutsal kent olarak da adlandırılır çünkü İsa’nın 12 havarisinden biri burada öldürülmüştür. Pamukkalenin şifalı termal suyu Hierapolis’i gözde bir sağlık merkezi yapmıştır. Hemen travertenlerin girişindeki müzesinde de Hierapolis’e ait bazı kalıntılar görülebilir. Burası aslında yapı olarak antik kentin Roma Hamamı kısmıdır.
Sahne altındaki bölümün seyirci düzeyinin aşağıda kalmasından dolayı bu tiyatroda gladyatör dövüşleri de yapıldığı anlaşılıyor.
Kaklık Mağarası
Denizli’ye 30 km mesafedeki Kaklık Mağarası milyonlarca yıl önce kükürtlü termal suların çökelen kireç taşlarını eritmesi ile oluşmuş. Geniş ağzından dolayı güneş alabilen kısımlarının duvarlarda yosun oluşturması ile, içinden akan termal su ile, Pamukkale benzeri renkli travertenleri ile gördüğüm en ilginç mağaralardan birisi.
Tripolis Antik Kenti
Denizli’nin 40 km kuzeyindeki kent sadece beş yıldır kazılıyor ve arkeolojik kazılar halen devam ediyor ancak burayı gezerken tanıştığımız bir arkeolog Tripolis’in diğer antik kentlerden farklı olarak yıkılmadan korunabildiğini, kazılar sonuçlandığında yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyulmayacak bir kent görünümünü elde edeceğimizi söyledi. M.Ö. 1. yy’da kurulan kentte şimdilik agora, renkli mozaikli konut, sütunlu cadde ve kilise açıkça ortaya çıkmış.
Güney Şelalesi
Tripolis Antik Kenti’ne 15 km.’lik mesafedeki şelale İzlanda gezimden sonra gördüğüm ilk şelale olduğu için ne yazık ki beni hiç heyecanlandırmadı. Doğal bir güzelliği hemen bozmayı başaran bir toplum olarak belki cennet gibi görünüme sahip Güney Şelalesi’ni balıkçılar, köfteciler, mangalcılar çevrelemiş durumda.
Afrodisias (Aphrodisias) Antik Kenti
Afrodisias ören yeri aslında Aydın il sınırları içerisinde ancak Denizli’den sadece 1 saatlik mesafede olduğundan dolayı burayı gezmek istedik ve şok olduk. Türkiye’de böyle şahane bir ören yerinin varlığını bile bilmiyordum.
M.Ö. 1. yüzyıla uzanan tarihi ile neredeyse tüm kalıntılar tam boyutları ile gezilebiliyor. Antik kentleri gezerken biraz hayal gücü de gerekir ya burası zaten size tüm görselliği sunuyor.
Afrodisias Antik Kenti’nin bulunuş hikayesi de çok garip; Ara Güler 1960’lı yıllarda bir baraj projesi için bu bölgeye geldiğinde kaybolur ve kendini bir köyde bulur. Bakar ki köy halkı lahitlerde şıra yapıp, antik sütunları evlerine destek malzemesi olarak kullanıyor. Ara Güler’in Times Dergisi’ne hazırladığı yazı sayesinde köy biraz ileri taşınıp bölgenin tarihi ve kalıntılar gün ışığına çıkarılır. Ara Güler’in o yıl çektiği 3 fotoğrafını aşağıda paylaşıyorum;
Salda Gölü
Salda Gölü her ne kadar Denizli sınırlarında olmasa da hakkında okuduklarımız bizi çok heyecanlandırdı. Burdurda’ki göl, 185 metrelik derinliği ile Türkiye’nin en derin gölü. Salda Gölü’nde yüzülebiliyor üstelik magnezyum yüklü beyaz kayalar nedeniyle de eşsiz bir maviliği var. Ancak biz gittiğimizde maalesef havanın kapalı ve rüzgarlı olması nedeniyle umduğumuz görüntüleri göremedik. Göl kıyısına nereden inebileceğimizi gösteren yönlendirme tabelaları olmadığı gibi, göl etrafında yemek yenecek temiz bir tesis bulmak da mümkün değil. Ben gezinin bu kısmının gereksiz olduğunu düşünsem de gitmek isteyenler için sadece Hotel Lago Di Salda’yı önerebilirim.
Pamukkale Üniversitesi
Yaklaşık 200.000 kişilik nüfusu ile Üniversite Denizli’nin temiz kan damarı. Yeşilliklerin içindeki Üniversite’de fakülteler o kadar farklı mimariler ile yapılmış ki kampüsü dolaşırken bir bütünselliğin olmayışı beni şaşırttı. Yine de uluslararası standartlardaki basket sahası, spor ve park alanları ile Pamukkale Üniversitesi birçok küçük şehir üniversitesinden fazla imkan sunuyor.
Çamlık Ormanı
Denizli’nin en sevdiğim kısmı büyük parklarının ve Çamlık Ormanı gibi nefes alanlarının olması. Ege bölgesinin en büyük parklarından biri İncilipınar Parkı’nı gezemedim ancak Çamlık Ormanı halkın hem serinlediği hem de saatlerce dışarıda vakit geçirebildiği çok güzel bir mekan. Çamlık Ormanı’nın içindeki zavallı hayvanat bahçesini de gezebilirsiniz ancak hayvanların durumu biraz iç burkucu.
Denizli’de nerede kalınır?
Pamukkale’den dolayı birçok otel seçeneği var. Biz zamanımızı Pamukkale’den ziyade daha şehir merkezinde geçirdiğimiz için North Point Otel’i tercih ettik ve oldukça memnun kaldık.
Denizli’de nerede yemek yenir?
Kafe ve restoranların yoğun olduğu Çamlık Bulvarındaki Filicori’nin arka bahçesinde kahve molası verilebilir. Dezenfekte kapaklı kolaları ilk kez burada gördüm. Aynı bulvardaki Route en popüler mekanlardan birisi özenli tasarımı ve keyifli müzikleri ve geniş bir menüsü var. Green dream isimli detoks içeceği özellikle tavsiye ederim. Route’un tam karşısındaki Reserve Kitchen’da ise ızgara tabağı şahane. Servergazi’deki Black Point ise hem menüsü hem de dizaynı ile keyifli bir mekan.
Muhteşem bir kahvaltı için Erşafak Gurme Kahvaltı tesisine mutlaka uğramalısınız. Tertemiz restoran ve geniş kahvaltı menüsü benim gibi seçici bir hamileyi bile mutlu etti. Ya da şehirden biraz uzakta olayım derseniz Denizli Atlı Spor Kulübündeki Esta Kafe’de de kahvaltı keyfi yapılabilir.
Denizli’den ne alınır?
Türkiye leblebisinin %8o’nini karşılayan Denizliden her çeşit leblebi satın alınabilir. Kahveli leblebiyi özellikle tavsiye ederim.
Yazıda bahsettiğim yerler; Salda Gölü, Afrodisias Antik Kenti, Tripolis Antik Kenti, Laodikeia Antik Kenti, Hierapolis Antik Kenti, Pamukkale travertenler, Pamukkale Üniversitesi, Kaklık Mağarası
PaylaşTakip Et!
Gayet güzel olmuş
Teşekkür ederim
800 km uzaktan özlediğim memleketimi görmemi sağlayarak beni duygulandırdınız. 🙂
Tesekkur ederim, keyifle gezdim elimden geldigince de bu duyguyu paylasmaya calistim.
Açıklayıcı ve bilgi dolu bir yazı olmuş teşekkürler!
ben teşekkür ederim
Cok tesekkurler. Gezdigim kadarini anlattim dilim el verdigince…
Paylaşımınız çok güzel olmuş. web sitenizi gördüm, yazınızı okudum, Denizliye gelince buraları gezdim. tebrikler.
teşekkür ederim
güzel paylaşım. tebrikler. denizliye geldim. gelince buralara baktım yazınızı okudum. web sitenizi gördüm. emeğinize sağlık
faydalı olmasına sevindim, teşekkürler.